13.09.2017 - En Büyük Başarım
Size hayattaki en büyük başarı öykümü anlatacağım bu sefer. Beni ben yapan, hayatta ilk kez faydalı
olduğumu hissettiğim, hiç tanımadığım insanların hayatına dokunduğum öyküm. Farkında bile
olmadan dağlar aşıp uzun yollar geçtim.
Sivil toplumun gücüne inanan biriyim. Devletin ve toplumun katılımcıları olarak bireylerin tek başına
aşamayacağı duvarları toplumsal yaklaşarak devireceğimize iman ediyorum. Bireyselliği değil,
toplumcu olmayı önemsiyorum. Kurtuluş, herkes için farklı anlam ifade eden bir gerçeklik. Bir ülkenin
kurtuluşu gibi koca bir toplumu ilgilendiren hayati bir mana da taşıyabilir; sigara bağımlılığından
kurtulan bir orta yaşlının sağlıklı yaşama “merhaba!” demesini de ifade edebilir. Bildiğim tek bir şey
varsa, kurtuluş tek başına değildir. Sigaradan kurtulan o orta yaşlı için de, evet! Kurtuluşun
sorumluluğu ağır, mutluluğu eşsizdir ve ikisi de paylaşılmaya muhtaçtır. İşte bu yüzden
tanıdığım/tanımadığım herkesin hayatına dokunmam gerektiğini biliyorum. Bir şekilde, bir yerde…
Üstelik bunun için kimsenin doğaüstü güçleri olması gerekmiyor. Bunu otobüste birine yer vererek de
becerebiliyorsunuz. Bazen bir tebessüm bile yüzünü sonra görseniz de hatırlamayacağınız birine güzel
bir gün armağan etmek olabiliyor. İşte hayatımın en büyük başarısı da benim için tebessüm etmek
kadar kolaydı. Farkında olmadan, zorlanmadan…
Bundan birkaç yıl önce kendi blogum için bir yazı yazdım. Öyle içimden geldiği için, daha önce
rastlamadığım kadar hayat dolu biriyle tanışıp sevincimi paylaşmak istediğim için… Bir de basılmayı
bekleyen kitabına belki bir yayınevi bulabiliriz diye… Beni tanıyanlar yazıyı hatırayıp kimden
bahsettiğimi anladı: Bolulu yazar Onur Ustaoğlu. O yazı bedensel olarak engellenmiş bir yazarın
kitabının basılmasına, her sayfası engelli haklarından bahseden kitabın gelirinin tamamının ZİÇEV’e
bağışlanmasına, bir dolu gönüllünün bir araya gelerek o kitabı görme engelliler için sayfa sayfa
seslendirmesine olanak sağladı. Zaman içinde mücadelemiz büyüdü ve Türkiye’nin dört bir yanına
yayıldı. Artık konuşan bir kitabımız, onlarca gönüllü dostumuz, asla bitmeyecek olan inancımız var.
İnanın, bu, hayattaki en büyük mutluluğum benim. Biliyorum ki tanımadığım onlarca, binlerce insanın
hayatına dokunmak için gösterdiğim gayret en büyük meyvesini verdi. Hiçbir zaman boşa kürek
sallamamışım, bunu fark ettim. Sosyal sorumluluk ve topum yararına gönüllülük bazen birkaç
paragraflık bir yazıda vücut bulabiliyormuş, havalara uçarak öğrendim.
Bu yüzden hepinizden ricam şu: Gerçekleşmesini istediğiniz dilekler eğer daha güzel bir dünya içinse
mutlaka dile getirin ve iyi yürekli insanlara inanmayı asla bırakmayın. O dilekleri duyup dünyayı
yaşanılır kılmak için çabalayacak muhteşem insanlar sizi er ya da geç buluyor.
Sevgiyle kalın, gerçekten sevgiyle…
* Bolu Objektif dergisi
olduğumu hissettiğim, hiç tanımadığım insanların hayatına dokunduğum öyküm. Farkında bile
olmadan dağlar aşıp uzun yollar geçtim.
Sivil toplumun gücüne inanan biriyim. Devletin ve toplumun katılımcıları olarak bireylerin tek başına
aşamayacağı duvarları toplumsal yaklaşarak devireceğimize iman ediyorum. Bireyselliği değil,
toplumcu olmayı önemsiyorum. Kurtuluş, herkes için farklı anlam ifade eden bir gerçeklik. Bir ülkenin
kurtuluşu gibi koca bir toplumu ilgilendiren hayati bir mana da taşıyabilir; sigara bağımlılığından
kurtulan bir orta yaşlının sağlıklı yaşama “merhaba!” demesini de ifade edebilir. Bildiğim tek bir şey
varsa, kurtuluş tek başına değildir. Sigaradan kurtulan o orta yaşlı için de, evet! Kurtuluşun
sorumluluğu ağır, mutluluğu eşsizdir ve ikisi de paylaşılmaya muhtaçtır. İşte bu yüzden
tanıdığım/tanımadığım herkesin hayatına dokunmam gerektiğini biliyorum. Bir şekilde, bir yerde…
Üstelik bunun için kimsenin doğaüstü güçleri olması gerekmiyor. Bunu otobüste birine yer vererek de
becerebiliyorsunuz. Bazen bir tebessüm bile yüzünü sonra görseniz de hatırlamayacağınız birine güzel
bir gün armağan etmek olabiliyor. İşte hayatımın en büyük başarısı da benim için tebessüm etmek
kadar kolaydı. Farkında olmadan, zorlanmadan…
Bundan birkaç yıl önce kendi blogum için bir yazı yazdım. Öyle içimden geldiği için, daha önce
rastlamadığım kadar hayat dolu biriyle tanışıp sevincimi paylaşmak istediğim için… Bir de basılmayı
bekleyen kitabına belki bir yayınevi bulabiliriz diye… Beni tanıyanlar yazıyı hatırayıp kimden
bahsettiğimi anladı: Bolulu yazar Onur Ustaoğlu. O yazı bedensel olarak engellenmiş bir yazarın
kitabının basılmasına, her sayfası engelli haklarından bahseden kitabın gelirinin tamamının ZİÇEV’e
bağışlanmasına, bir dolu gönüllünün bir araya gelerek o kitabı görme engelliler için sayfa sayfa
seslendirmesine olanak sağladı. Zaman içinde mücadelemiz büyüdü ve Türkiye’nin dört bir yanına
yayıldı. Artık konuşan bir kitabımız, onlarca gönüllü dostumuz, asla bitmeyecek olan inancımız var.
İnanın, bu, hayattaki en büyük mutluluğum benim. Biliyorum ki tanımadığım onlarca, binlerce insanın
hayatına dokunmak için gösterdiğim gayret en büyük meyvesini verdi. Hiçbir zaman boşa kürek
sallamamışım, bunu fark ettim. Sosyal sorumluluk ve topum yararına gönüllülük bazen birkaç
paragraflık bir yazıda vücut bulabiliyormuş, havalara uçarak öğrendim.
Bu yüzden hepinizden ricam şu: Gerçekleşmesini istediğiniz dilekler eğer daha güzel bir dünya içinse
mutlaka dile getirin ve iyi yürekli insanlara inanmayı asla bırakmayın. O dilekleri duyup dünyayı
yaşanılır kılmak için çabalayacak muhteşem insanlar sizi er ya da geç buluyor.
Sevgiyle kalın, gerçekten sevgiyle…
* Bolu Objektif dergisi
Yorumlar
Yorum Gönder