16.06.2014 - Bu Yazı Çatı Adaya İsyan İçerir

CHP ve MHP genel başkanları cumhurbaşkanlığı seçimleri için Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısına Ekmeleddin İhsanoğlu’nu çatı aday olarak çıkardığını açıkladı bugün. Daha önce tanıyormuş havalarına girip bilgiçlik taslayamayacağım, çünkü İKÖ genel sekreterliğini duymasam hakkında bir şey bilmiyor olacaktım bu zatın. Araştırdım. Hakkındaki yorumları, gazete haberlerini ve bulduğum birkaç eski röportajını okudum.
İnsan durup dururken prof olmuyor, elbette çok iyi bir akademik geçmişi, yeterliliği var. ABD’de, Avrupa’da, Asya’da bir sürü enstitüden aldığı fahri doktoralar, devlet nişanları, -hiç de sevmediğim iki dal olan- bilim ve osmanlı tarihi üzerine yaptığı çalışmalar.. Topladığı bu puanlar onu prof yapar, dünya siyasetinde devletlerin umursamadığı bir uluslararası örgütün genel sekreteri de olabilir. Ama cumhurbaşkanlığı için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
Çünkü muhalefet partileri ‘çatı aday’ konusunu RTE’nin cumhurbaşkanı olma ihtimalinin Türkiye için bir tehdit oluşturacağı fikriyle ortaya koydular. Gerçekten bağıra çağıra o köşke ilerleyen şeker hastası, uzun adam Türkiye için hayırdan oldukça uzak bir cumhurbaşkanı olur. Bunun pek çok sebebi var, ama ben -ismini zor telaffuz ettiğimiz- Ekmeleddin Bey hakkında okuduğum birkaç şeyi aktarmak isterim. Onu sessiz, sakin, bilgili, görgülü, kültürlü ve iyi eğitimli bir Recep Tayyip Erdoğan olarak görüyorum. Perşembenin geleceği çarşambadan belli oluyor.
Mutlaka okumuşsunuzdur: Daha büyüyüp başbakan olmadığı zamanlarda -belediye başkanıydı- demokrasinin amaç değil, araç olduğunu söyleyerek demokrat olmadığını ilan etmişti RTE. Çatı adayımız da buna benzer olarak ‘devrimler adına geleneklerimizi, demokrasi adına kanunları inkar ettiğimizi’ söylüyor 2008’de. Zaman gazetesine vermiş röportajı. Üzerine uzunca tartışmak lazım hangi devrimler adına hangi geleneklerimizi, hangi demokrasi adına hangi hukuku inkar ettik? Demokrasi adına hukuk nasıl inkar ediliyor? Ve bizim 90 yılda demokrasiyi bir türlü oturtamayan genç ülke demokrasi adına mı hukuk katliamı yaptı bugüne kadar? ‘Jön Türk kafasıyla olmayacak’ dediği ‘işler’ ılımlı islamcı kafasıyla olacaksa zaten olmasın. Biz ılımlı islam modeline tepkimizi koyalı bir hayli oldu.
Ekmeleddin Bey, başbakanın Esad -gerçi sonra Esed oldu- gibi kardeşlerinden biri olan Ömer el Beşir’in bir savaş suçlusu olarak nitelenmesini de anlamlandıramamış zamanında. Ömer el Beşir: Yönetime karşı ayaklanan bir grup yoksulun öldürülmesi, kadınlarının tecavüz edilmesi hatta seks kölesi olarak kullanılması ve bölgenin yağma edilmesinin sorumlusu olan Sudan lideri. (Tabi ki biz onu törenlerle karşılıyorduk.)
Neyse, devam.
2009’da Global Leaders’a verdiği bir röportajda fikir özgürlüğüne yorumu sorulduğunda çok tanıdık kem kümlerle söylemek istediğini söyleyiveriyor çatı aday: Türkiye’de basın özgürlüğü uzun yıllardan beri çok güzel korunuyor. 2009’da bunu söylediğine göre basının baskı altında olduğunu düşünmüyor. Gazetecilerimiz tutuklu ve kalem oynatan herkes tehdit altındayken.. Bu da RTE’nin gözümüzün içine baka baka söylediği yalanlara benziyor gibi değil mi? Ne bileyim başbakanın, sekiz çocuğun öldüğü aylarda, anaların ölmediği bir süreçten geçtiğimizi söylemesi kadar toz pembe bir bakış açısı bu. Eh Twitter’ın kapatılması için köşke gönderilen yasa ona gönderilse, o da Abdullah Gül gibi onaylayıp ‘umarım bu uygulama uzun süre devam etmez’ diyecekmiş demek ki..
Yine aynı röportajda (yani 2009 yılında) İKÖ’nün kendi genel sekreterliğinden önceki dönemde unutulmuş ve küllenmiş olduğunu, kendi genel sekreterliği döneminde dinamizm kazandığını söylüyor. ‘Malezya ve İran’da seçim var’ diyor, Endonezya’nın demokrasi yolunda aşama kaydettiğini iddia ediyor. 2010 yılında Arap Baharı başlıyor, İKÖ üyesi ülkeler aşırı(!) demokrasiden kırılırken örgütün sesi çıkmıyor. Bu da bana RTE politikalarından birini anımsattı: kendinden öncekileri boka batır, kendi dönemini öv, diğer ulusların demokratik sistemleri hakkında kürsüde es gürle, bazen ağla, ama mesela yüzlerce insan hakkında idam kararı verilirken uluslararası alanda hiç bir şey yapma.
Ufak bir hatırlatma: Zamanında iktidarla arası da oldukça iyiymiş. İKÖ genel sekreteri olmasında Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan’ın desteği ve rolü varmış. Hatta Ekmeleddin Bey Mısır’daki darbeye darbe demeyince, ‘vay sen nasıl darbe demezsin’ diyen Hüseyin Çelik ‘yazık başbakanla cumhurbaşkanının emeklerine!’ diye isyan etmiş. Bunun da hatırlattığı bazı şeyler ve kimseler var elbette. Hepimiz hatırladıysak, faslı kapatacağım.
Yazılacak bir sürü şey vardır sanırım, ama bilimsel makale sıkıcılığına erişmeden bitirmem gerekiyor. Uzun yazı sevmem. Yazdıklarımı lütfen küçümsemeyin, çünkü ben küçük ipuçlarından büyük kaoslara sebep olacak neticeler yaratılabileceğini Uzun Adam’dan öğrendim. Türkiye’de yaşayan bütün çağdaşlar öyle.. Kısaca diyorum ki: çok gürültülü bir Recep Tayyip Erdoğan’dan kurtulmak için karşısına getirilen bu aday onun gürültüsüz bir muadilidir. Ilımlı islamcı, yüzü Ortadoğu’ya dönük ama onun da halinden anlamayan bir diplomattır. Hafife almamak lazım. Ne CHP tabanını, ne MHP tabanını temsil eder. Amaç ‘birleştirici’ olmaksa bu kadar radikal bir değişikliğe gerek yok bence.
P.s. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun ismini kaç yerde yanlış yazdığımı bilmiyorum. Yazıyı tekrar kontrol etmeyeceğim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sanayinin İlkleri - Teşvik-i Sanayi Kanunu

Tamiri Mümkün

Yaşam Hakkı ve Adaylık Tartışması Üzerine