18.08.2019 - Çamlıca'nın Üç Gülü

Akademiden uzaklaştığımdan beri okumaktan pek de keyif almadığım romanların tadına
bakıyorum. Romanlardan uzak kaldığım sürede, gerçeğin hayal dünyasıyla harmanlandığı
birbirinden değerli kitapları özlemişim. Önümüzdeki birkaç yazıda, okumaktan keyif aldığım
kitapları önereceğim size. Bu yazının kitabı, Hıfzı Topuz, Çamlıca’nın Üç Gülü.
Hıfzı Topuz’un Birinci Dünya Savaşı’nın ertesinde başlayan Türk ulusal direnişini konu alan
romanı, Milli Mücadele yıllarını pek çok adı gizli kalmış kahramana, yeraltı cemiyetlerine,
direniş örgütlerine değinerek ve belgelere dayanarak anlatıyor. Milli Mücadele yılları kitapta
çeşitli başlıklar altında konu ediliyor. ”Çamlıca’nın Üç Gülü” dönemi pek çok yönüyle anlattığı
için Osmanlı’nın savaş sonrası dönemine ayna tutan bir eser niteliğinde.
Romanın anlatım örgüsüne göre, olaylar Hariciye Nazırı Hulusi Bey’in görkemli köşkünden
hareketle şekilleniyor, ancak sınırlı kalmıyor. Hulusi Bey’in Handan adında bir hanımı,
Perihan, Neriman ve Ümran adlarında üç kızı ve farklı etnik kökenlerden pek çok çalışanı,
elbette her birinin bir öyküsü var. Hıfzı Topuz, bu yönden, yani pek çok etnik kökenin bir
arada yaşaması bakımından, Hulusi Bey’in köşkünü Osmanlı İmparatorluğu’na benzetiyor.
Hulusi Bey kızlarına İngiliz ve Fransız kolejlerinde iyi bir eğitim aldırmış, ancak çoğu aile gibi
evlendirmek için üniversiteye gitmelerine izin vermemiş bir Osmanlı erkeği. Oysa kızların bir
idolü var: Halide Edip.
Evin üç kızının Kuvayi Milliyecilere gizli gizli yardım etmesiyle, Türk bağımsızlık direnişinin
tüm kahramanlarına atıfta bulunan Hıfzı Topuz, İngiliz mandasından yana olan anne babanın
Türk bağımsızlığı için örgütlenen kızlarını ustalıkla anlatıyor. Bahsi geçen “Çamlıca’nın Üç
Gülü” aslında sembolik. Hıfzı Topuz’un roman boyunca verdiği en büyük mesaj, Kurtuluş
Savaşı’nın cinsiyet farkı gözetmeksizin ortaklaşa çaba gösterilerek kazanıldığı…
Üç genç kızın aşkları, hırsları, vatan sevgileri ve bağımsızlığa duydukları aşılmaz özlemle
gösterdikleri gayret bu kitapta destansı olarak değil, sıradan birer öykü olarak ele alınıyor;
kitap elinizdeyken bir anda Perihan’a sinirlenebiliyorsunuz. Herhalde Hıfzı Topuz, öykünün
köşk etrafında dönmesini, kaleme aldığı mücadelenin ağırlığına haksızlık olarak görüyor ve
ustaca bir olay örgüsüyle bir belgesel ortaya koyuyor.
Baskınlar, İngiliz işgali, tutuklamalar, Yunan askerlerinin İzmir’e çıkmasıyla patlak veren
büyük direniş, Mustafa Kemal yanlıları ve karşıtları… Romanda her birini görüyor, sizi Milli
Mücadele’ye götürüp siyah beyaz sokakların arasında bırakıveren öyküye kapılıp
gidiyorsunuz. Yukarıda da belirtildiği gibi, Hıfzı Topuz’un bu eserinde yalnızca milli
mücadeleyi değil, arkasındaki önemli kadın desteğini de kalbinizde hissediyorsunuz. Tarih
okumayı sevmiyor, ama “keşke öğrensem” diye hayıflanıyorsanız; Hıfzı Topuz romanları size
göre…
Keyifli okumalar.

* Bolu Objektif dergisi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sanayinin İlkleri - Teşvik-i Sanayi Kanunu

Tamiri Mümkün

Yaşam Hakkı ve Adaylık Tartışması Üzerine