20.11.2017 - Yol

Yolda okumak yerine yazmayı tercih ediyorum. Sanki yol daha keyifli oluyor o zaman.. Yıllar önce kendime bir yol yazısı yazmıştım. Tabi üstüne ne yol anıları birikti bende.. Bu yüzden revize ederek paylaşmak istiyorum.
Yolun nereye gittiği önemli değil, yolculuğun ayrı bir tadı var. Tanımadığım insanların ani reflekslerini en iyi yolculuk yaparken gözlemliyorum. Çok uzun süredir sık sık yolculuk yaptığım için bir hayli yol anım var. Bazısı eğlenceli bazısı yürek burkar.
İlk zamanlarda her yolcu gibi ‘ön ve cam’ kenarı takıntım vardı. Tabi çaylak yolcuyum o zamanlar, insanı fare kapanı gibi yakalayan teyzelerin ön koltukları tercih ettiğini bilmiyorum. Oğlunun çocuğuna bakmaya giderken gelininden dert yanan, torunun vefasızlığını bütün gençlere genelleyerek hepimizi bir kalemde harcayan, yolluk yaptığı böreğini paylaşan (ki en sevdiğim teyze oydu), öksürdüğümü görüp zencefil çiğnemem için tavsiyede bulunan, içtiğim muzlu sütün ateşine bakıp “çok soğuk içiyosun az beklesin bu” diye uyaran minnoşları hep o ön koltuklarda tanıdım. Bazen canım konuşmak istiyordu, o zamanlarda muhabbeti uzattıkça uzatıyordum. Bazen de kulaklığı takıp ölü taklidi yaparak teyzenin sakinleşerek kendi alemine doğru uzaklaşmasını bekliyordum. O kulaklıklar yüzünden de çok papara yedim teyzelerden gerçi. Takıp tüm dünyayı unutuyormuşuz, kulaklarımıza zararmış, telefon çıktı çıkalı konuşmayı unutmuşuz vs. Genelde hepsine en samimi gülücüklerimle karşılık verdim. Bilen bilir: Bir teyzeyle ağız dalaşına girişmek, amatör grup şampiyonunun Premier League takımlarına kafa tutması gibi bir şeydir. Ne kadar şampiyon olursan ol, en şampiyon o çünkü.
Aslında hep teyzeler benimle muhabbet kurmadı. Bazen de ben çabaladım. Muhabbet açayım diye üst üste soru sormamdan sıkılan teyzenin koltukta tv’sinin kulaklığını takışını hatırlıyorum. Çok bozulmuştum. ‘Neyi yanlış yaptım da beğendiremedim’ diye düşünürken bitmişti yolculuğum. Sonra sorunu buldum: Ben bir genç olarak o gün halka inmiştim, bu sefer de halk bana çok yüksek kalmıştı!
Sadece teyzeler mi var bu otobüslerde demeyin, yavaş yavaş geliyorum.
Mesela yanlış yerde indirdiği için gecenin üçünde otoyolda 10 dakika yürümeme sebep olan şoför amcadan sonra, beni sağ salim yerime ulaştıran her şoför amcaya teşekkür etmem gerektiğini öğrendim. O günden sonra her yolculuğum teşekkürle bitiyor, sağ olsun.
Sonra muavinler var. Muavinler oldukça yetenekli insanlar bence. Gerçekten, yetenekliler. Hareket halindeki arabada çay servisi yaparken sıcak suyu yolcunun üstüne boca eden bir muavin görmedim daha. Allah göstermesin tabi. Ama her yiğidin harcı değil bu. Bazıları çok babacan, güleryüzlü. ‘Bak sen hiç bir şey almadın’ diye bana çay-kek getiren muavin amca gördüm. Kızı varmış, okuyormuş, ona da birisi böyle çay getirsin istermiş, çocukları el üstünde tutmak lazımmış. İçinde merhamet olan ve işini severek yapan herkes nerde olursa olsun seviliyor. Çok sevmiştim o adamı. Bazı muavinler de benim işimi yapıyormuş gibi tavırlı. İnsanın ‘Allah aşkına sen otur ben servis yapayım o suratını çekmeyeyim’ diyesi geliyor. Genç tabi bunlar genelde. Elde telefon kanları kaynıyor. (Gençleri genelleyen teyzeye mi kızmıştı biri az önce?) Şu altı senede tek bir muavini kategorize edemedim. Adam hiç bir gruba dahil olamıyor, grup bulamıyorum: Otobüste sara krizi geçiren bir yolcuyu koridora boylu boyunca uzatan diğer yolcular şoföre ‘dur’ diyor, o muavin de ‘gerek yok gerek yok klima aç yeter’ diyordu.* Gideceğimiz yere bir an önce varmak için ölmemiz gerekiyorsa bu uğurda ölecektik yani. Ömrümde geçirdiğim en korkunç yolculuktu herhalde. Bunu özel üniversiteli ağzıyla her şeye ‘korkunç yha!’ tepkisi veren Buse gibi yazmıyorum. Gerçekten korkunçtu.
Otobüsün içi kadar dışı da var, atlamamak lazım. AŞTİ’de çığırtkanlara itibar etmeyerek saatlerce otobüs bekleyişlerim, itibar edip varmak istediğim noktadan çok uzaklara gelişim, çığırtkanla çığırtkan oluşum, sunum notlarımı otobüste unuttuğum için girmek zorunda kaldığım AŞTİ’nin karanlık dehlizleri, uyuyacak yerimiz yok diye yaptığımız haybeye yolculuklar, kaçırdığım otobüsler, yakalamak için bilmediğim bir köyde inip terminale koştuğum otobüsler.. Belki bir gün üşenmez, bunları da anlatırım.
Şimdilik hoşçakalın.
*Bolu Objektif dergisi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sanayinin İlkleri - Teşvik-i Sanayi Kanunu

Tamiri Mümkün

Yaşam Hakkı ve Adaylık Tartışması Üzerine