31.05.2017 - Bir Tuhaf Yarış
Bir tuhaf yarış var, içindeyiz. Gözümüz başkalarında, aklımız onların yaptıklarında… Ne
koşuyoruz, ne ilerliyoruz. Sadece onlara bakıyoruz. Ama yarışın içindeyiz, gerçekten, galip
gelmeye uğraşıyoruz.
İşimiz çok zor. Yalnızca yarışa odaklansak hız alacağız, herkesi geride bırakıp birinci
olacağız. Belki de ikinci olacak, ama elinden geleni yapmanın huzurunu taşıyacağız.
Mantığa, zaferin ilkelerine direniyoruz. Başkalarının yarışı nasıl tamamladığını izliyoruz.
Yeniden kural koyacakmış gibi, oyunun ortasında kuralları değiştirecek gibi… Onlara
bakarken tempoyu düşürüp geride kalıyoruz. Zaman zaman onların da yavaşlamasını fırsat
bilip garip bir coşkuyla öne atılıyoruz, ama olmuyor. Yarış bir türlü nihayet bulmuyor.
Bir tuhaf yarıştayız. Başkası sendelese memnun oluyoruz. Biri düşüp kalıyor, nefes nefese
yere kapaklanıyor. El vermiyoruz, üstüne basıp geçiyoruz. Oysa üstüne basınca bizim de
ayağımız tökezleyecek, belki biz de düşeceğiz. Bilmiyoruz.
Yarış uzuyor. Sanki bitiş çizgisini ileri çekmişler. Yarışmacılardan kaynaklanmayan, aksine
tüm yarışmacıları zor duruma sokan, bir adaletsizlik var bu yarışta. Uzadıkça hırslanıyoruz,
hırçınlaşıyoruz, agresifleşiyoruz. Sinirlendikçe rakiplerimize çelme takıyoruz, omuz atıyoruz.
“Onların ne suçu var, onlar da bizim gibi yarışmacı” demiyoruz. Düşünemiyoruz ki… Halbuki
çizgiyi ileri çekenler yüzünden biz ne kadar mağdursak, rakiplerimiz de o kadar mağdur.
Kendimizi kulvarın dışına atıp itiraz etsek adaleti sağlayacağız. Farkında değiliz.
Bu hırs bizi tüketiyor. Enerjimizi sömürüyor. Yoruyor, yıpratıyor. Arkada bıraktığımız rakibimiz
gibi nefes nefese yere kapaklanmamıza az kaldı. Ancak şimdi farkına varıyoruz enerjimizi
yanlış kullandığımızın. Doğru zamanda doğru hamleyi yapmadığımızı, rakiplerimizin
hamlesine göre yavaşlayıp hızlandığımızı görüyoruz. İş işten geçiyor. Kalbimiz sol mememizi
yırtacak gibi güçlü atıyor. Attığımız her adım kilometrelerce koşmuşuz gibi ağır… Yarışı ya
bitiririz ya bitiremeyiz.
Ölmesek bari be…
e.
*Bolu Objektif dergisi
koşuyoruz, ne ilerliyoruz. Sadece onlara bakıyoruz. Ama yarışın içindeyiz, gerçekten, galip
gelmeye uğraşıyoruz.
İşimiz çok zor. Yalnızca yarışa odaklansak hız alacağız, herkesi geride bırakıp birinci
olacağız. Belki de ikinci olacak, ama elinden geleni yapmanın huzurunu taşıyacağız.
Mantığa, zaferin ilkelerine direniyoruz. Başkalarının yarışı nasıl tamamladığını izliyoruz.
Yeniden kural koyacakmış gibi, oyunun ortasında kuralları değiştirecek gibi… Onlara
bakarken tempoyu düşürüp geride kalıyoruz. Zaman zaman onların da yavaşlamasını fırsat
bilip garip bir coşkuyla öne atılıyoruz, ama olmuyor. Yarış bir türlü nihayet bulmuyor.
Bir tuhaf yarıştayız. Başkası sendelese memnun oluyoruz. Biri düşüp kalıyor, nefes nefese
yere kapaklanıyor. El vermiyoruz, üstüne basıp geçiyoruz. Oysa üstüne basınca bizim de
ayağımız tökezleyecek, belki biz de düşeceğiz. Bilmiyoruz.
Yarış uzuyor. Sanki bitiş çizgisini ileri çekmişler. Yarışmacılardan kaynaklanmayan, aksine
tüm yarışmacıları zor duruma sokan, bir adaletsizlik var bu yarışta. Uzadıkça hırslanıyoruz,
hırçınlaşıyoruz, agresifleşiyoruz. Sinirlendikçe rakiplerimize çelme takıyoruz, omuz atıyoruz.
“Onların ne suçu var, onlar da bizim gibi yarışmacı” demiyoruz. Düşünemiyoruz ki… Halbuki
çizgiyi ileri çekenler yüzünden biz ne kadar mağdursak, rakiplerimiz de o kadar mağdur.
Kendimizi kulvarın dışına atıp itiraz etsek adaleti sağlayacağız. Farkında değiliz.
Bu hırs bizi tüketiyor. Enerjimizi sömürüyor. Yoruyor, yıpratıyor. Arkada bıraktığımız rakibimiz
gibi nefes nefese yere kapaklanmamıza az kaldı. Ancak şimdi farkına varıyoruz enerjimizi
yanlış kullandığımızın. Doğru zamanda doğru hamleyi yapmadığımızı, rakiplerimizin
hamlesine göre yavaşlayıp hızlandığımızı görüyoruz. İş işten geçiyor. Kalbimiz sol mememizi
yırtacak gibi güçlü atıyor. Attığımız her adım kilometrelerce koşmuşuz gibi ağır… Yarışı ya
bitiririz ya bitiremeyiz.
Ölmesek bari be…
e.
*Bolu Objektif dergisi
Yorumlar
Yorum Gönder