20.01.2017 - Kolektivite Üzerine

Öteden beri yaşadığımız dünya, çeşitli tarihsel olayların belgeleri ve bulgular aracılığıyla gösteriyor ki insan hayatta kalabilmek için kolektiviteye ihtiyaç duyuyor. Bireyin tek başına, “birey olarak” altından kalkabileceği sorun ya da sorunlar ile bir kitlenin göğüsleyebileceği problemler büyüklük-küçüklük, güçlülük-zayıflık açısından oldukça farklılık gösteriyor. Bu anlamda, yaşamın akışı gereği birey olarak yapılması, gerçekleştirilmesi ya da süreklilik kazandırılması mümkün olmayan durumların hayata dökülmesi için toplumsallık şart. Cinsiyet, inanç, ırk, ideoloji fark etmeksizin her birey bir topluluğa bağlı olmaya, ortak akıl yürütmeye, toplu olarak icraata geçmeye ihtiyaç duyuyor.Tarih öncesi toplumlarda bu ihtiyacın örgütlülüğe dönüşmesi ilkel yöntemlerle ve adına “örgütlenme” demeden gerçekleşse de -birey öncelikli olmak üzere- toplumların gereksinimleri arttıkça toplumsallık da farklı alanlarda örgütlenmeye başlıyor. Temel ihtiyaçlar, yaşamsal önem arz eden ihtiyaçlar ve öncelikler üzerine inşa edilen “örgütlenme” zaman içinde sosyokültürel, ekonomik ve politik anlamda örgütlülüğe evriliyor.Birey “başı her sıkıştığında” ortak paydada buluştuğu ve aidiyet duygusu beslediği bir topluluğa sarılarak toplumsal sorunlara direnç gösteriyor. Bu toplumsal sorunlar –elbette- coğrafi, sosyolojik, ideolojik ve ekonomik anlamda çeşitlilik gösteriyor. Kimi zaman bir sosyolojik sıkıntılara karşı örgütlenen birey, kimi zaman dini dogmaların hegemonyasına, kimi zaman da yoksulluğa karşı sırtını toplumuna yaslıyor. Tarihin akışına bakıldığında -Fransız Devrimi’nden Türkiye’nin ulusal kurtuluş mücadelesine kadar- siyasi tarihe etki etmiş pek çok olay bu örgütlülüğün neticesinde gerçekleştirildi. Tarih içinde sistemli örgütlülüğü yaratan bilinç kitlelerin –ve dünyanın- kaderine etki etti. Örgütün sistemliliğini yaratan etkenler ise toplumsal baskının boyutu, sorunların aşılamazlığı ve bireysel mücadelenin yetersizliğine karşı sahip olunan bilinçti. Bu bilinç örgütlü direnci, örgütlü direnç de ortak kurtuluşu yeşertti. Olaya bu yönüyle bakıldığında –tarihsel süreçlerde- örgütlenmek, bir topluluğun içinde yer almak, “demokratik” yollarla “kitlesel” olarak hak arayışında bulunmak her bireyin hem ihtiyacı hem de ödevi olarak karşımıza çıktı.

*Bolu Objektif dergisi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sanayinin İlkleri - Teşvik-i Sanayi Kanunu

Tamiri Mümkün

Yaşam Hakkı ve Adaylık Tartışması Üzerine