Kadınlar - Savaşın Günlüğü: Anne Frank
Tarihin en merak uyandıran yanı onu yaşayan insanların
tanıklığını ilk ağızdan kayda geçirme olanağıdır. Böylece resmi evrakın
kasvetinden arınmış, duyguları barındıran ve toplumu olduğu biçimde yansıtan
“gerçek tarih” ortaya çıkar. İşte Anne Frank da tanıklığını bugüne taşıyarak
tarihin kendini doğrulamasında önemli rol oynamış figürlerden biri. Almanya’da
Nazi iktidarının kurulmasıyla birlikte aileleriyle birlikte Almanya’dan göç
etmek zorunda kalan Yahudi çocuklardan biri…
Anne, 1929 yılında Almanya Frankurt'da doğdu. Ailesi ona
Annelies Marie Frank ismini verdi. Henüz 4 yaşındayken, Avrupada yükselen ırkçı
partilerden biri onun ülkesinde iktidara gelmişti. Bu sebeple, Frank ailesi
Hollanda’ya kaçtı. Anne, ablasıyla birlikte, öğretmenlerin de kaçak olduğu bir
Yahudi okuluna kaydoldu. Ancak 1940 yılında Hitler’in Hollanda’yı işgal
etmesiyle birlikte zor günler onları bekliyordu. İşgalci hükümet Yahudilere
karşı ayrımcı ve acımasız bir tutum sergiliyordu. Anne bu sıralarda kendisine
on üçüncü doğum gününde hediye edilen defteri günlük olarak kullanmaya başladı.
Tam o sırada ablasına SS (Koruma Timi) tarafından bir celp gönderildi. Ablası,
burada Yahudi olarak işaretlenmişti ve çalışma kampına çağrılıyordu. Aile,
bunun üzerine saklanma kararı aldı ve İsviçre’ye kaçtıklarını anlatan bir not
bırakarak günlüklerde “Arka Ev” olarak geçen odada saklanmaya başladılar.
Küçük Anne ve ailesinin, saklandıkları odada iki yıl hapis
hayatı yaşaması gerekecekti. Anne, bu süre içinde yaşadığı her şeyi günlüğüne yazıyordu.
Arka Ev’de yaşam, aile ilişkileri, geçmişteki kimi fikirlerine dair
düşündükleri, utançları ve Nazi güçlerinin onlarla birlikte tüm Yahudilere
yaptığı zulmün toplumsal yansımaları… Günlüğünde küçük kızın gözünden açılan
pencerede hemen her şeyden izler bulabilmek mümkündü. Anne, gazeteci olmak ve
öldükten sonra bile yaşamak istiyordu. Tanımadığı insanların yaşamına dokunmayı
hayat amacı olarak tanımlıyordu.
1944’te Arka Ev’in SS Subayları tarafından basılmasıyla aile
hem dağılacak hem de toplama kamplarına gönderilerek sonun başlangıcını
yaşayacaktı. 1945 yılında, Anne, kamptaki kirlilik ve kötü yaşam koşullarından
dolayı tifüse yakalandı. Her geçen gün zayıflayan bedeni günlüğünde bahsettiği
yaşam amaçlarını gerçekleştirmekte başarılı olamayacaktı, kısa bir süre sonra
yaşamını kaybetti. Anne’in babası, Otto savaşın sona ermesiyle kamptan
kurtuldu. Kızının günlüğüne ulaştı ve defalarca okudu. Günlükten anladığı
kadarıyla Anne ölümsüz olmak istiyordu. Babası günlüğü bastırarak kızının bu
arzusunu gerçekleştirdi.
Günlük, 1947 yılında “Anne Frank’in Hatıra Defteri” adıyla
bir kitap haline dönüştürüldü. Küçük kızın kitabı 67 dile çevrilerek İkinci
Dünya Savaşı’nın acımasız yüzünü tüm dünyaya gösterdi. Anne amacına ulaşmıştı.
Öldükten sonra bile yaşıyor, tarihe tanıklık ediyordu.
Yorumlar
Yorum Gönder